İlüstratör Kayansel Kaya ile kısa bir soru cevap
Little Yucca: İllüstrasyon yapmaya nasıl başladın?
Kayansel Kaya: Ben aslında Güzel Sanatlar mezunuyum, ürün tasarımı okudum ama mesleğimi hiç yapmadım. 20’li yaşlarımda reklamcılığın heyecanlı, yaratıcı, hızlı dünyası çok daha çekici geldi ama stres kısmını tamamen atlamışım. O stresi atmak için de suluboyalarıma geri döndüm, kimselere göstermeden geceleri çizim yapıyordum. 2017’de Barselona’ya taşındık. Ben hemen reklamcılıkla ilgili bir mastera yazıldım, sonunda bir iş bulup mesleğime devam edecektim. Master başladı, aşırı mutsuzdum ve okulun bahçesinde otururken duvarda muhteşem bir mural gördüm. Meğer bizim okulda illüstrasyon masterı da varmış ama İspanyolca ve ben İspanyolca bilmiyordum, bölüme girmek için istenilen portfolyom da yoktu zaten. Bir deli cesaretiyle senelerce stres atmak için çizdiğim suluboyaları hayatımda ilk defa bölüm başkanına gösterdim, “İspanyolcayı da sökücem söz dedim” korka korka...”tamam olur gel” dedi ve macera başladı...
LY: Çizim yapmanın senin için en heyecan verici tarafı nedir?
KK: Benim bile içimde olduğunu bilmediğim dünyaları gözümle görmek.
LY: Peki çocuklar için yaptığın illüstrasyonların diğer çizimlerinden genel bir farkı var mı sence?
KK: Var tabii ki. Reklamcılıktan çok iyi bildiğim kuralları aslında çizimlerimde de uyguluyorum. Mesela çocuklara yönelik reklamlarda farklı notalar kullanılır KK: çünkü çocukların tepki verdiği frekanslar yetişkinlerden farklıdır. Bu kural kullanılan renkler, animasyon hızı ve hatta karakterlerin göz ebatlarında bile geçerlidir. Mesela çocukların daha büyük gözlü karakterlerle daha hızlı bağ kurdukları biliniyor. Yani Elsa’nın eşşek gözleri tesadüf değil:) bitki çizimlerinde ise daha yuvarlatılmış şekiller kullanmalısınız, sivri uçlardan pek hoşlanmıyorlar.
LY: Kendini en yaratıcı hissettiğin yeri ve zamanı tasvir etmeni istesek...
KK: Aslında yaratım sürecim ikiye ayrılıyor. Birincisi araştırma kısmı. Barselona’da çok sevdiğim 1-2 kütüphane ve kitapçı var. Buralarda saatler geçiriyorum. Çocuk kitapları, sembollerle ilgili araştırmalar, bitki ansiklopedileri benim için transa geçme hali gibi. İkinci aşama ise yaratım. İşte burada ben de elleri boyalar içinde, saçını bir fırçayla tutturmuş, gece yarılarına kadar atölyesinde çizim yapan bir Kayansel görmeyi isterdim ama ben her şeyi pijamalarımla yorganın altında çiziyorum. Bazı sabahlar hiç yataktan çıkmadan çizmeye başlıyorum, kedim ve köpeğim de yanıma geliyor, böyle bir habitatta İpad’i elime alıp saatlerce yataktan çıkmadan çiziyorum. Dijital olmayan projelerde ise evde bir çalışma odam olmasına rağmen yemek masasından vazgeçemiyorum. Boyalarım, kağıtlarım ve mutlaka müziğimle evin ortasında olmayı seviyorum.
LY: Seni motive eden, bize önerebileceğin bir kitap var mı?
KK: Of çok!:) Geçen gün bir podcast’te bir şey duydum çok hoşuma gitti. “Bilginin de zekatı vardır” diyordu. Ben galiba tam da bu yüzden senelerdir yaptığım “journaling” metodunu İnstagram’da sürekli herkese anlatıyorum. Benim yaptığım bu journaling yöntemin temeli aslında sanatçı olmakla ilgili gibi gözükse de bir hayat kılavuzu olan “The Artist’s Way” kitabından çıktı. O kitap mutlaka okunmalı.
Bir de tekrar tekrar baktığım illüstrasyon kitapları var. Beni, kendi stilimi bulmak, ona tutunmak konusunda motive eden Camille Vannier’in “Poulou”su. Bizde olsa “iğrenç çiziyor bu ne?” der yayın evleri ama kendisi çok ünlü bir çizer.
Apartamento, Communication Arts, Flow ve Frankie eski sayıları da severek bilgi emdiğim dergiler.
LY: İllüstrasyon yaparken seni en çok kendine çeken renk hangisi ve neden?
KK: İllüstrasyona başlamadan önce ruhum çok renk sevmezdi. Dolabım siyah, gri ve mavi ile doluydu. Son 3 senedir pembeler, kırmızılar, nar çiçekleri, sarılar girdi hayatıma. Çizimlerimde de görebileceğiniz gibi senelerin öcünü alıyor gibiyim, hiç bir renkten vazgeçemiyorum hatta geçen gün bir arkadaşım “pembeyi senin kadar güzel kullananı görmedim, bana pembeyi sevdirdin” dedi. O kadar mutlu oldum ki, bu insanların ruhlarında açılmamış kapıları tıkladığımın ispatıdır çünkü kendimden biliyorum.
LY: 2021 yılı için seni en çok heyecanlandıran şey ne?
KK: 2020 gibi sıra dışı bir seneyi tüm insanlık olarak birlikte atlattık. Hepimiz biraz daha durgun, biraz daha şaşkın, biraz daha egolardan sıyrılmış durumdayız. Etrafımda en çok gözlemlediğim şey herkesin kendine bir hobi bulmaya ya da olan hobisini geliştirmeye çalışması. Bir çok kişi de yıllardır sakladığı yeteneklerini ortaya dökmeye başladı. İşini, yaşadığı şehri, evliliğini, arkadaşlarını, alışkanlıklarını sorgular oldu. Çok bariz bir uyanış var dünyada ve galiba 2021 ile ilgili en heyecanlandığım şey bu uyanışın içinde yeni bir yıl geçirecek olmak. Bu uyanışa yazılar yazmak, çizimler yapmak...
LY: Son olarak şu ana kadar Little Yucca için en severek yaptığın çizim hangisi öğrenebilir miyiz?
KK: Little Yucca, illüstratör olarak benim ilk göz ağrım. Daha illüstrasyon masterı yaparken bana inanıp, güvenip “hadi bize de bir şeyler çiz” diyen ilk marka. “Explorers” koleksiyonu için aldığım ilk briefte ne kadar heyecanlandığımı hala hatırlıyorum ve galiba o koleksiyon için çizdiğim pattern benim o anki neşemi, heyecanımı, ruhumun renklerini çok iyi yansıtıyor. (çizdiğim her şeyi seviyorum o ayrı)